Susun Lan!
şimdi bu çalan şarkımız, yârim yârim
iyi günler, cüzdanınızı kaybettin ve derhal bu milletten özür diliyorsun şimdi. eğer bunu yapmazsan, başaklar boy verebilemez, babalar soy verebilemez. tek başınıza türküler söyliyeriz.
panjur panjur panjur.
panjur panjur panjur.
panjur panjur panjur.
aragon'u hasretle anmış durumdalardır. içeriye sivil görünümlü bir şahin girer and he says;
- iyi akşamlar susun lan. neden ayakkabılarınızı masanın üzerine bırakmış haldesiniz çabuk? mealini iletiniz. örneklerle bezeyiniz. (10 p)
: şeye örnek denir. bunun olayı yok. ayakkabısını ilk bu kadın iki çıkarttı. artist. o çıkarttıp masaya koyunca, ben de yok neyi çıkarıp koyacaktım, benim de ayakkabılarım var; şeyettim. O sırada çaylar geldi. demli ikisi de. çaylarımızı karıştırdık. hangisi senindi hangisi benimdi ay sen şeker atmış mıydın vay benimki buydu galiba derken tavandan kafamıza adamlar akmaya başladı. adamlardan biri kendi omuzuma düştü ve ona bakarken sanki esselamunaleykümverahmetullah oldu. halbuki o esnada böyle bir amacım mevcut değildi. meleğime değil yalnızca omuzumdaki erimiş mumunsu, mumuşsu, mumumsu he doğru mumusu olabilir, ya da mumsu,,, organizmaya bakıyordum. tavandan düşen adamı avuçladığım gibi sıyırıp önüme koydum. bizimki de inanıp inceliyor tabii bir yandan. kıskancına gitti. öyle kötü huyları vardır, olsun, hastasıyım. sonuçta, hastalıkta ve sağlıkta onun bende ayrı bir yeri olmalı. şuralarıma tekabül eder (şuralarını gösterir), neyse. o da benden başka bir adam istedi, merak etmiş, inceleyecekmiş. ayakkabımı da çıkarmışım, yürüye yürüye taa aile çay bahçesinin kapalı kısmının en ucuna kadar gittim. kapalı kısmı diyorum ki sonra çay bahçesinde tavan mavan ne ayak olmasın, skerta. yerde sürünen ve neredeyse erimiş bir mumcasına, mummuşcasına, mumcuş gözüken başka bir adamı daha avucumda toparlayıp yanına gittim. al, dedim, valla elim biraz sıkışıktı anca toparlayabildim. olsun, olsun dedi helalim, olsun dedi davam, olsun dedi sevdam, olsun dedi oğlum. maddeye düşkündür, öyle kötü huyları vardır filan ama seviyorum işte, ne yapacaksın? iki sevdi mi hemen kendine geliyor insan. yani aslında insanın normali budur. Otobüse, tramwaya filan bindiğimde bakıyorum ki insanlarımız, benim güzel milletim, vatandaşım hep somurtuyor, hep somurtuyor. neden? çünkü iki sevmiyorlar. iki sevseler, hadi ikiyi de bırak, şöyle en azından bir sevseler; herhangi bir şeyi, feneri, karakartalı benim için, sean paul’u hatta filan; rahatlayacaklar. aman, fani dünya, koygötne diyebilecekler. ama yok, varsa yoksa ibne ibne ufak hesaplar, dantelli dantelli işler peşindeler. olması gerekenin ne olduğunu bilmedikleri için işte böyle hiç de haketmedikleri şeyler oluyorlar. şu güzelim kadından, sen söyle allah aşkına, sen söyle ey yiğit, sen söyle ey benim çileli vatandaşım; şu güzelim kadından neden muhasebeci yerine mis gibi, ajandalı, saçları fönlü ve tırnaklı ojeli bir ingilizce öğretmeni meydana gelmemiş vakti zamanında? ben biliyorum çünkü, sana ne değil mi eriyen adam varmış da yere düşmüş de bakacakmış da çok işi varmış da bilmem ne. kocaman kocaman şüpheler enteresegarip. bırak, benim kafamın içinde kaç tane adam olabilir, şaka geçmişimdir tsean ne bakıyorsun bana. aptal mısın. olmaz öyle. anlaştık. peki. peki. seni seviyorum. aferin çok iyi düşünmüşsün, bir daha sev. peki. güle güle. bye bye. naber. iyi. senden naber. iyi. öptüm. görüşürüz. mııı. mııı. mııı. selam. mıı.
çıkıp ayakkabılarımızı aya fırlattık ve çıplak ayaklarımızla aksi istikamette yürümeye başladık. bok vardı DA! benim aklıma onuncu adımdan(birinci adımım metin ustam ijin) sonra aniden dönüp ateş etmek geldi fakat karşımda muhasebeci kadın vardı, kadına silah kalkmaz, bu ferpley kurallarına sığmaz, yakışıyor mu hiç senin gibi delikanlı adama biçiminde telkinlerde bulunarak bundan vazgeçtim. onun yerine kafamda eriyen adamlarımın hepsinin, tek tek alınlarını deldim. kanlar aktı. oldukça şaşırdım. ilk kez beyaz kan görüyordum ve bir görsen var ya aynı süt, keşke fotoğraf makinem olsaydı da bu ölümlü anı ölümsüzleştirirdim ve belki allah masumcağız adamları öldürdüğüm için beni affeder diye düşünecek olsam da boş ver oğlum dedim, boş ver, o her şeyin nedenini biliyor zaten, allah belivies in you. Oh my god…
Kanlar saçılmıştıya cebimde kosla oksi ekşını 230 ml gramlık sen sun gazoz tenekesinin içine doldurmuştum [Coca Cola ya hayır kınıyorum, kınıyorzu.], çıkardım cebimden koslayı, hiç çıkmayan kan lekesi bile nasıl cıkacaktı hem denedim, hem yazdım işte…
ilk günkü gibi oldu yine herşey, dön başa farklı senaryolar, farklı saçmalatmacalar, ama mantıklı hepsi, hepsi hayalden öte gerçek bir başlangıc.
:)
YanıtlaSil