Beni kızdırdılar ve bu hiç iyi bir şey olmadı sonra...
Sonrası Anlatıyorum arkadaşlar, okuyun öğrenin, yarısı saçma, yarısı gerçek...
şimdi adeta bir kalas oldum. son bir hafta içinde tam dört farklı kişiye 'sen gerizekalısın', iki ayrı kişiye 'çok aptalsın', yine dört kişiye ise 'çok akıllısın, tebrik ederim' demişim; az önce hesapladım.Salladımm.
aslında böyle olmaması lazım. öyle bodosloma girilmez. ilköğretim okulumda öğrendiğime göre bir kimseye geri zekalı diyeceksek bunu uzatmalıyız. böyle ağdalı ağdalı, uzun uzun göndermeliyiz. 'aslında sen geri zekalı değilsin ama bikbikbik..." filan gibi daha yumuşak geçişler uygulamalıyız. windows movie makerda bile var. dümdüz olursa dümdüz oluyor. soğuk bir rüzgar atmosfer oluyor. ondan sonra atışmadır, tartışmadır, kavgadır gürültüdür, iknadır, açıklamadır, uff ulan. işte ben ispatladıktan sonra kabulleniyorsun da bil ki ben kendi içimde ispatlamışım da senin geri zekalı olduğun kaanatinde bulunmuşum değil mi? benim bu gereksiz açıklamalarla ziyan olan beş on dakikamı kim geri verecek? bunu da mı devlet verecek? devlet manyak gibi benim zamanımla mı uğraşacak? devlete bak; kafayı yemiş devlet öğk ne biçim.Olm netfikir.net Seni seviyorum, zamanımı tınlamıyorum, yazabildiğimce yazacam bu gece, bu arada vizelerde Süperin Altında ii.
Az önceki konuya gelelim; tersi de geçerli. birisine "çok güzelsin" demek için tam kırk iki ay beklemeliyiz bence. böyle gidip 'çok güzelsin' dersek yanlışlıkla ani oluyor. sanki oluyor ki; yıllarca bir sinsi gibi kurt beklemişim de o an içimden çıkanlara dilim hakim olamamışım. alakası da yok. yeni fark etmişim, söyleyivereyim dedim işte. bunun altında tuzağı aramaya ne gerek var. tuzak muzak yok. no tuzak. bob marleyin bir şarkısı vardı;Hastayım bu adama bu gece bu sevgimi tepkiye dönüştüreceğim. no woman no cry. ne güzel demiş üstad, kadın yok ağlamak yok hacı! sitigit lan, ibne suratlı seni ya.
sorun tercüme değil. olabilir, herkes anasının karnından ingilizce bilerek doğmuyor. sorun, bir tane sikko lafı aklına kazıyıp onu utanmadan dile getirmeleri, bunu bir şey sanmaları. yani şarkıda hakikaten "kadın yok ağlamak yok" diyor olsun herif, bunun konuyla ne alakası var da, allahın bob marleyinin; burada lafa girmesi ne kadar saçmaca. senin kendi görüşün, yorumun yok mu? neden illa bob marleyle destekliyorsun? Atatürk, 1923 yılında cumhuriyeti kurdu, ne demiş; türk çocuğu ecdadını tanıdıkça daha büyük işler yapmak için kendinde kuvvet bulacaktır. insan oturur tarihini inceler, atatürk'ün sözlerinden yola çıkıp bir çıkarımlarda bulunur. sanki bütün atatürk, fatih, yavuz, bilge kağan, daniel amokachi sözlerini yalayıp yuttun da bob marleye geçiyorsun. bob marley kim lan, pezevenk mi pezevenk herif? kendi halinde regici rugucu bir eleman.(Reggae Müzik Tarzına Bayılıyorum bu arada) tarihe en büyük katkısı bir kaç şarkı bestelemek olmuştur ve reggae rootun idolüdür... belki bir kaç da ufak çaplı akım başlatmıştır, bundan 10 yıl önce böyle değildi.la ben o zaman bigisayarın b sini bilmiyordum, şimdi yazılım üretiyorum.yaa işte öyle eskiden ansiklopedi kurcalardık en ufak şeyler için. şimdiki gençleri çok kıskanıyorum kendimide, tüm şartlar önlerine sunulmuş. internet diye geniş bir ağ var. Bak blog dahi yazıyorum, mynet var. oyun salonları var. hala tutup da kıraathaneye gidenleri anlamıyorum. yemek yemek için evden dışarı çıkanları anlamıyorum loo.
vay efendim neymiş Atatürk put muymuş da tapıyorlar mıymış. değil de bırak isteyen için olsun. ben mesela normaldan çok seviyorum. çoook seviyorum. hastasıyım. keşke onu görebilseydim, onunla konuşabilseydim. bunun ünlü bir rock starın türkiye konserine gitme isteğinden ne farkı var? bir yere, oraya buraya, Atatürk sözü yazmak ile leonard cohen şarkısı sözü yazmak arasında ne fark var? madem bir insana tapanlar oluyor, her insana tapabilenler de olacak. atatürk'e de, yavuz'a da, fatih'e de, pascal nouma'ya da, kurt cobain'e de tapabilirler. tapa tapa ölebilirler, beni ilgilendirmez. benim derdim denyo halkımız kendimide es geciyorum. çoğunluğu gençler ve köylülerden oluşan denyo halkımız. denyo halkımıza göre; örneğin x partisi memleketin a..na koyacak bir iki yıl içinde. bir koyamadı gitti .mına kodumun x partisi. sanki x'ten öncekiler muhteşem işler yaptı da x partisi olunca söz konusu tutuşuyoruz. y partisi nasıl koyduysa, x de öyle koysun. koysun ki içlerinden bir kaçı olan denyo halkımız bir kendine gelsin şöyle. haaa, desin; koydu galiba lan! uyansın iki, ekmek mekmek bulamasın, dışarı çıkamasın. iki aydınlansın, üzerinde bulunduğu toprağın, kafasını soktuğu evin değerini anlasın. aynısı serçe parmağını sehpaya vurunca da oluyor.
güzellikle söyleye söyleye öleceğiz. hayat böyle geçecek. yapma canım, yapma arkadaşım demekten tükeneceğiz. dünyayı düzeltecek halimiz yok, dünya gayet düzgün; yalnızca kenarlarını törpüleyeceğiz. anca bu kadar. olay bizim dışımızda işliyor. adamlar var. dünyayı onlar yönetiyor. kapitalizm hacı. uzaylılar hacı. big brother mayko. yahu bırak allah aşkına bi bırak allah aşkına yaw.
ulan geri zekalı, sen daha odanı düzenleyemiyorsun dünyayı mı düzelticeksin? hahaha, puhh, sinirlerim kırıldı! çocukcayızın evde anasının babasının ağzı kokuyor açlıktan, gitmiş istiklal caddesinde gazete satmaya çalışarak dünyayı kurtarıyor. git limon sat lan pezevenk, eşşek kadar adam oldun, elin ekmek tutsun iki. bir de bağırmıyor mu böyle "hohoyhohoyhoyhoy" diye coşkulu coşkulu, sanırsın Che Guevera istanbul'u ziyarete geldi. che guevera'yla ilgili bildiği tek şey comandante che guevera halbuki. onu da arkadaşı karışık mp3 cdsine atmış ordan biliyor yani. devrim yaptı, başardı, biz de yapabiliriz diyor da; o devrim nasıl olmuş, neler çekilmiş, ne kadar zorluklarla elde edilmiş en ufak bir bilgisi yok. çünkü olsa; gerçek devrimciyi, adı mustafa kemal 1923 yılında cumhuriyeti kurdu, görüp; kafasını yurt içine çevirecek. fakat yurt dışında aramak idolleri daha kolay, daha nefis. hem onun beresi filan var, bizimkisinin yok:( ulan adam imparatorlukla baş etmiş, 'imparatorluk', bilmem kaç yararlı cemiyet, bilmem kaç zararlı cemiyet, bilmem kaç kaç? dursun kenarda lazım olabilir cemiyet.. her kıtadan düşmanlar. kendi sahası içinde milyonlarca karşıt görüş, cahil, keko yüzlü insan. bütün bu engelleri aşıp, ölüm tehlikeleri atlatıp, herkesin gönlünü hoş tutmayı becerebilip; halletmiş halkı kaynaştırmayı. nasıl büyük başarı. doğrularıyla yanlışlarıyla -ki hepsi yanlış bile olabilir icabında konumuz bu değil, ki değil-, yapmış. konuşmamış. yapmış. bağırıp bağırıp inmemiş kürsüden, kürsüde söylediklerini hayata geçirmiş. sen de daha otur bekle, hayat sana geçirsin de anla neymiş ne değilmiş bu işler.
ey güzel allahım bizim günahımız neydi pardon da? daha islam bile yokken sana taptık, zaten türklerin islamiyeti kabulündeki en büyük etkenlerin de başında geliyor gök tanrı inancı. biliyorsun gerçi niye anlatıyorsam.. yani ne yaptık da bu milleti böyle cezalandırıyorsun. nice basiret gördüm böyle bağlanmışını görmedim iyi mi? sanki türkiye bir laboratuvar, bir deney sahası. dünya üzerinde başka bir ülke yoktur ki böyle huzursuz, sorunlu, problemli olsun. başka bir ülke daha yoktur ki dünyada, -afrika cumhuriyeti dahil-, bu kadar büyük bir potansiyeli olsun da bu kadar büyük uyusun. şu büyük potansiyel konusuna da açıklık getireyim: bizde bor madeni var da! hahaha, off yoruldum çırağım netfikir..., sinirlerim bozuldu! potansiyel nüfusta var, toprakta var, gökte var. her yerde var. genlerimizde bile var, bunu ben değil bilim söylüyor. hiç düşündünüz mü, niye sadece güreş ve halterde altın madalya kazanıp, sonra bundan şikayet ediyoruz? şikayet ediyoruz, çünkü doğulu olmaktan utanıyoruz. bizim buz hokeyinde şampiyonluk almamız lazım. futbolda almamız lazım. yoksa öteki devletler bizi beğenmez:( ıyy, türkiyeye bak ne biçim der. halter, güreş filan hep genetik becerilerimizden halbuki. yoksa güreş milli takımımız daha iyi şartlarda değil diğer takımlarımızdan. nitekim halter de. allah bizi halter kaldıralım diye yaratmış. güreşelim diye yaratmış, ne yapalım? zencileri basketbol oynasın diye yaratmış, ne yapalım? olmayınca olmuyor.
işte ülkeyi feraha çıkarmak da aynı halter gibi, güreş gibi olacak. biz ise tutmuş masa tenisi, badminton, kayak gibi tuhaf metodlardan medet umuyoruz. üzgünüm gençler ama ülkemizden badminton şampiyonu çıkmayacak. bunu kabullenelim ve hayatımızın geri kalanını bu acı gerçeğin izlerini en aza indirgemekle geçirelim. bizim takım oyunlarıyla işimiz yok. kayak da tek başına çekilmiyor. hepimiz, ayrı ayrı bir potansiyeliz. Bizim ahmet var, acaip güzel resim çizer mesela. karakalem filan. ben süper yazı yazarım. idris okeyde iyidir, iyi taş çalar. sinem'in elinden biçki dikiş işleri geliyor. şenay iyi saz çalıyor. güler güzel gazete okuyor. ali iyi top tutuyor. müsaade ederseniz lideriniz ben oluyum da şu ülkeyi bir kalkındıralım be gençler, he? bir el atıverin eliniz mi kopar yavw? yine aynı şeyleri yapacaksınız. güler köşeye geçip gazetesini okuyacak, Ahmet resmini çizecek. böyle dört beş ay, sıkı bir tempoda çalışacağız. yeter ki düzenli, günü gününe çalışalım. atatürk samsun'a ne zaman çıktı? 19 mayıs. ya 20sinde çıkaydı? ya 21inde çıkaydı, hiç olur muydu? hiç 19 mayıs gençlik ve spor bayramını kutlayabilir miydik? olamazdı. tam gününe denk getirmiş paşam, helali var. mekanı cennet olsun. bunlar hep ilahi işaretler.
ilahi işaretleri ben kovalıycam, endişelenmeyin, hayatım bir düzene girsin. belli bir akşam yemeği saati olsun, bu ne len. haftada on - on beş kere sevişelim. ülkemize en az sekiz çocuk yapalım. bu keretalar okullara gitsinler, doktor olsunlar bize baksınlar, uvv. cuma günlerine abonelik alalım halı saha yapalım. sonra uzun ara verince koşamıyorsun, yoruluyorsun. Bu Akşam bir ay aradan sonra bir halı saha maçı yapıyım dedim, demez olaydım. sandım ki ölüyorum. çocuklar tellerin kenarında vasiyetimi yazarken yakaladılar. Bilgisayarımı dolabıma, kitaplarımı rafa, özel eşyalarımı, işte boxerlar filan; hepsini birilerine bırakıyordum. (tamam sen her kimsen ey sen hariçsin, sana bırakmıyordum alınma hhaaha, sana kalan tek şey bu sözlerim, netfikirler...!
aslında böyle olmaması lazım. öyle bodosloma girilmez. ilköğretim okulumda öğrendiğime göre bir kimseye geri zekalı diyeceksek bunu uzatmalıyız. böyle ağdalı ağdalı, uzun uzun göndermeliyiz. 'aslında sen geri zekalı değilsin ama bikbikbik..." filan gibi daha yumuşak geçişler uygulamalıyız. windows movie makerda bile var. dümdüz olursa dümdüz oluyor. soğuk bir rüzgar atmosfer oluyor. ondan sonra atışmadır, tartışmadır, kavgadır gürültüdür, iknadır, açıklamadır, uff ulan. işte ben ispatladıktan sonra kabulleniyorsun da bil ki ben kendi içimde ispatlamışım da senin geri zekalı olduğun kaanatinde bulunmuşum değil mi? benim bu gereksiz açıklamalarla ziyan olan beş on dakikamı kim geri verecek? bunu da mı devlet verecek? devlet manyak gibi benim zamanımla mı uğraşacak? devlete bak; kafayı yemiş devlet öğk ne biçim.Olm netfikir.net Seni seviyorum, zamanımı tınlamıyorum, yazabildiğimce yazacam bu gece, bu arada vizelerde Süperin Altında ii.
Az önceki konuya gelelim; tersi de geçerli. birisine "çok güzelsin" demek için tam kırk iki ay beklemeliyiz bence. böyle gidip 'çok güzelsin' dersek yanlışlıkla ani oluyor. sanki oluyor ki; yıllarca bir sinsi gibi kurt beklemişim de o an içimden çıkanlara dilim hakim olamamışım. alakası da yok. yeni fark etmişim, söyleyivereyim dedim işte. bunun altında tuzağı aramaya ne gerek var. tuzak muzak yok. no tuzak. bob marleyin bir şarkısı vardı;Hastayım bu adama bu gece bu sevgimi tepkiye dönüştüreceğim. no woman no cry. ne güzel demiş üstad, kadın yok ağlamak yok hacı! sitigit lan, ibne suratlı seni ya.
sorun tercüme değil. olabilir, herkes anasının karnından ingilizce bilerek doğmuyor. sorun, bir tane sikko lafı aklına kazıyıp onu utanmadan dile getirmeleri, bunu bir şey sanmaları. yani şarkıda hakikaten "kadın yok ağlamak yok" diyor olsun herif, bunun konuyla ne alakası var da, allahın bob marleyinin; burada lafa girmesi ne kadar saçmaca. senin kendi görüşün, yorumun yok mu? neden illa bob marleyle destekliyorsun? Atatürk, 1923 yılında cumhuriyeti kurdu, ne demiş; türk çocuğu ecdadını tanıdıkça daha büyük işler yapmak için kendinde kuvvet bulacaktır. insan oturur tarihini inceler, atatürk'ün sözlerinden yola çıkıp bir çıkarımlarda bulunur. sanki bütün atatürk, fatih, yavuz, bilge kağan, daniel amokachi sözlerini yalayıp yuttun da bob marleye geçiyorsun. bob marley kim lan, pezevenk mi pezevenk herif? kendi halinde regici rugucu bir eleman.(Reggae Müzik Tarzına Bayılıyorum bu arada) tarihe en büyük katkısı bir kaç şarkı bestelemek olmuştur ve reggae rootun idolüdür... belki bir kaç da ufak çaplı akım başlatmıştır, bundan 10 yıl önce böyle değildi.la ben o zaman bigisayarın b sini bilmiyordum, şimdi yazılım üretiyorum.yaa işte öyle eskiden ansiklopedi kurcalardık en ufak şeyler için. şimdiki gençleri çok kıskanıyorum kendimide, tüm şartlar önlerine sunulmuş. internet diye geniş bir ağ var. Bak blog dahi yazıyorum, mynet var. oyun salonları var. hala tutup da kıraathaneye gidenleri anlamıyorum. yemek yemek için evden dışarı çıkanları anlamıyorum loo.
vay efendim neymiş Atatürk put muymuş da tapıyorlar mıymış. değil de bırak isteyen için olsun. ben mesela normaldan çok seviyorum. çoook seviyorum. hastasıyım. keşke onu görebilseydim, onunla konuşabilseydim. bunun ünlü bir rock starın türkiye konserine gitme isteğinden ne farkı var? bir yere, oraya buraya, Atatürk sözü yazmak ile leonard cohen şarkısı sözü yazmak arasında ne fark var? madem bir insana tapanlar oluyor, her insana tapabilenler de olacak. atatürk'e de, yavuz'a da, fatih'e de, pascal nouma'ya da, kurt cobain'e de tapabilirler. tapa tapa ölebilirler, beni ilgilendirmez. benim derdim denyo halkımız kendimide es geciyorum. çoğunluğu gençler ve köylülerden oluşan denyo halkımız. denyo halkımıza göre; örneğin x partisi memleketin a..na koyacak bir iki yıl içinde. bir koyamadı gitti .mına kodumun x partisi. sanki x'ten öncekiler muhteşem işler yaptı da x partisi olunca söz konusu tutuşuyoruz. y partisi nasıl koyduysa, x de öyle koysun. koysun ki içlerinden bir kaçı olan denyo halkımız bir kendine gelsin şöyle. haaa, desin; koydu galiba lan! uyansın iki, ekmek mekmek bulamasın, dışarı çıkamasın. iki aydınlansın, üzerinde bulunduğu toprağın, kafasını soktuğu evin değerini anlasın. aynısı serçe parmağını sehpaya vurunca da oluyor.
güzellikle söyleye söyleye öleceğiz. hayat böyle geçecek. yapma canım, yapma arkadaşım demekten tükeneceğiz. dünyayı düzeltecek halimiz yok, dünya gayet düzgün; yalnızca kenarlarını törpüleyeceğiz. anca bu kadar. olay bizim dışımızda işliyor. adamlar var. dünyayı onlar yönetiyor. kapitalizm hacı. uzaylılar hacı. big brother mayko. yahu bırak allah aşkına bi bırak allah aşkına yaw.
ulan geri zekalı, sen daha odanı düzenleyemiyorsun dünyayı mı düzelticeksin? hahaha, puhh, sinirlerim kırıldı! çocukcayızın evde anasının babasının ağzı kokuyor açlıktan, gitmiş istiklal caddesinde gazete satmaya çalışarak dünyayı kurtarıyor. git limon sat lan pezevenk, eşşek kadar adam oldun, elin ekmek tutsun iki. bir de bağırmıyor mu böyle "hohoyhohoyhoyhoy" diye coşkulu coşkulu, sanırsın Che Guevera istanbul'u ziyarete geldi. che guevera'yla ilgili bildiği tek şey comandante che guevera halbuki. onu da arkadaşı karışık mp3 cdsine atmış ordan biliyor yani. devrim yaptı, başardı, biz de yapabiliriz diyor da; o devrim nasıl olmuş, neler çekilmiş, ne kadar zorluklarla elde edilmiş en ufak bir bilgisi yok. çünkü olsa; gerçek devrimciyi, adı mustafa kemal 1923 yılında cumhuriyeti kurdu, görüp; kafasını yurt içine çevirecek. fakat yurt dışında aramak idolleri daha kolay, daha nefis. hem onun beresi filan var, bizimkisinin yok:( ulan adam imparatorlukla baş etmiş, 'imparatorluk', bilmem kaç yararlı cemiyet, bilmem kaç zararlı cemiyet, bilmem kaç kaç? dursun kenarda lazım olabilir cemiyet.. her kıtadan düşmanlar. kendi sahası içinde milyonlarca karşıt görüş, cahil, keko yüzlü insan. bütün bu engelleri aşıp, ölüm tehlikeleri atlatıp, herkesin gönlünü hoş tutmayı becerebilip; halletmiş halkı kaynaştırmayı. nasıl büyük başarı. doğrularıyla yanlışlarıyla -ki hepsi yanlış bile olabilir icabında konumuz bu değil, ki değil-, yapmış. konuşmamış. yapmış. bağırıp bağırıp inmemiş kürsüden, kürsüde söylediklerini hayata geçirmiş. sen de daha otur bekle, hayat sana geçirsin de anla neymiş ne değilmiş bu işler.
ey güzel allahım bizim günahımız neydi pardon da? daha islam bile yokken sana taptık, zaten türklerin islamiyeti kabulündeki en büyük etkenlerin de başında geliyor gök tanrı inancı. biliyorsun gerçi niye anlatıyorsam.. yani ne yaptık da bu milleti böyle cezalandırıyorsun. nice basiret gördüm böyle bağlanmışını görmedim iyi mi? sanki türkiye bir laboratuvar, bir deney sahası. dünya üzerinde başka bir ülke yoktur ki böyle huzursuz, sorunlu, problemli olsun. başka bir ülke daha yoktur ki dünyada, -afrika cumhuriyeti dahil-, bu kadar büyük bir potansiyeli olsun da bu kadar büyük uyusun. şu büyük potansiyel konusuna da açıklık getireyim: bizde bor madeni var da! hahaha, off yoruldum çırağım netfikir..., sinirlerim bozuldu! potansiyel nüfusta var, toprakta var, gökte var. her yerde var. genlerimizde bile var, bunu ben değil bilim söylüyor. hiç düşündünüz mü, niye sadece güreş ve halterde altın madalya kazanıp, sonra bundan şikayet ediyoruz? şikayet ediyoruz, çünkü doğulu olmaktan utanıyoruz. bizim buz hokeyinde şampiyonluk almamız lazım. futbolda almamız lazım. yoksa öteki devletler bizi beğenmez:( ıyy, türkiyeye bak ne biçim der. halter, güreş filan hep genetik becerilerimizden halbuki. yoksa güreş milli takımımız daha iyi şartlarda değil diğer takımlarımızdan. nitekim halter de. allah bizi halter kaldıralım diye yaratmış. güreşelim diye yaratmış, ne yapalım? zencileri basketbol oynasın diye yaratmış, ne yapalım? olmayınca olmuyor.
işte ülkeyi feraha çıkarmak da aynı halter gibi, güreş gibi olacak. biz ise tutmuş masa tenisi, badminton, kayak gibi tuhaf metodlardan medet umuyoruz. üzgünüm gençler ama ülkemizden badminton şampiyonu çıkmayacak. bunu kabullenelim ve hayatımızın geri kalanını bu acı gerçeğin izlerini en aza indirgemekle geçirelim. bizim takım oyunlarıyla işimiz yok. kayak da tek başına çekilmiyor. hepimiz, ayrı ayrı bir potansiyeliz. Bizim ahmet var, acaip güzel resim çizer mesela. karakalem filan. ben süper yazı yazarım. idris okeyde iyidir, iyi taş çalar. sinem'in elinden biçki dikiş işleri geliyor. şenay iyi saz çalıyor. güler güzel gazete okuyor. ali iyi top tutuyor. müsaade ederseniz lideriniz ben oluyum da şu ülkeyi bir kalkındıralım be gençler, he? bir el atıverin eliniz mi kopar yavw? yine aynı şeyleri yapacaksınız. güler köşeye geçip gazetesini okuyacak, Ahmet resmini çizecek. böyle dört beş ay, sıkı bir tempoda çalışacağız. yeter ki düzenli, günü gününe çalışalım. atatürk samsun'a ne zaman çıktı? 19 mayıs. ya 20sinde çıkaydı? ya 21inde çıkaydı, hiç olur muydu? hiç 19 mayıs gençlik ve spor bayramını kutlayabilir miydik? olamazdı. tam gününe denk getirmiş paşam, helali var. mekanı cennet olsun. bunlar hep ilahi işaretler.
ilahi işaretleri ben kovalıycam, endişelenmeyin, hayatım bir düzene girsin. belli bir akşam yemeği saati olsun, bu ne len. haftada on - on beş kere sevişelim. ülkemize en az sekiz çocuk yapalım. bu keretalar okullara gitsinler, doktor olsunlar bize baksınlar, uvv. cuma günlerine abonelik alalım halı saha yapalım. sonra uzun ara verince koşamıyorsun, yoruluyorsun. Bu Akşam bir ay aradan sonra bir halı saha maçı yapıyım dedim, demez olaydım. sandım ki ölüyorum. çocuklar tellerin kenarında vasiyetimi yazarken yakaladılar. Bilgisayarımı dolabıma, kitaplarımı rafa, özel eşyalarımı, işte boxerlar filan; hepsini birilerine bırakıyordum. (tamam sen her kimsen ey sen hariçsin, sana bırakmıyordum alınma hhaaha, sana kalan tek şey bu sözlerim, netfikirler...!
01.01.2010 – Cuma // Saat 23.36
Hiç yorum yok
NetFikir.Net Size İnternetten En Güvenilir ve En Pratik Bilgileri Sunmak İçin Düzenlenmiş Bir Web Platformudur. İstek, Öneri ve Eleştirilerinizi Hiç Çekinmeden İfade Edebilir, Sizde Sitemizde Yazar Olabilirsiniz. Ücretsiz Sizinde Bir Web Siteniz Olsun! Web Sitenizin Olmasını İstiyorsanız veya NetFikir Ailesine Katılarak Sizde Yazar Olmak İstiyorsanız Bu Alanımızdan Görüşlerinizi Yazarak Bize Ulaştırabilirsiniz. Güzel Yorumlarınızı Bekliyoruz!